GEVEZE KURBAĞALAR ÜLKESİ; GÖLYAZI

Yalova Merkezi de geçtikten sonra araç yoğunluğu ve bununla birlikte gürültü, toz vs. azalıyor. Kaskımın önünü açıp rüzgarı yüzümde hissetmek zamanı. Sağ tarafımda Marmara Denizi sol tarafımda yeni yeşillenen tepeler, önümde kıyıya göre şekillenen kıvrım kıvrım, inişli çıkışlı, uzunca bir yol var. Aklımda uzaklaşmak istediklerimden ziyade yakınlaşmak istediklerim. İçimde yeni bir yer görecek olmanın heyecanı. Hava tertemiz. O kadar temiz ki Esenköy'den Marmara Denizinin diğer kıyısındaki İstanbul Adaları ve göğü delecekmişcesine yükselen yapıları rahatlıkla görülebilmekte. Zaten kendilerine "Gökdelen" denmesindeki iddia da bu ya!

Adalar ve İstanbul
2016
İstikamet; Gölyazı...

Gemlik'e kadar sahil yolundan, sahil kasabalarının içinden geçerek, çeşmelerinden su içerek, manzarayı seyrederek keyifli bir yolculuk. Gemlikten sonrası ise otoban... Otoban ise hızlı... Hız ise kötü... Kötü ise keyifsiz...

Gölyazı'ya vardığımda güneş batmış, son kızıllığını devrediyor gece mavisine. Ve tabi aktif gece hayatı olan geveze kurbağalar da başlıyor mesailerine. Ne dertleri var bilemem ama belli ki anlatacak çok şeyleri var. Neyse, yarın gün boyu gezilecek bir ada var. Ulubat Gölü kenarında bir ada. Geveze Kurbağalar Ülkesi... 

Erken saatlerde uyanıyorum. Güneş devralmış geceden mesaiyi, geveze kurbağalar susmuş, kuşlar almış sazı ellerine. Su kenarına yanaşıyor ve gece boyunca susmak nedir bilmeyen, vır vır vıraklayan, şimdi ise başını sudan çıkarmış, koca koca masum gözlerle bana bakan, sus pus olmuş kurbağaya; "Ne konuştunuz lan bütün gece?" diye çıkışıyorum. Utanıp kaçıyor tabi kerata. Sonra fotoğrafını çekiyorum, barışıyoruz. 

Geveze Kurbağa
2016
Kahvaltı faslını hallettikten sonra, Antik Tiyatro'nun olduğu, Gölyazı'yı yukarıdan gören tepeye gidiyorum önce. Köye nispeten yüksek ve hakim bir tepe.

Gölyazı
2016
Birkaç fotoğraf aldıktan sonra Antik Tiyatro'yu görmek istiyor ve tepede konaklayan karavancılara soruyorum; "Antik Tiyatro varmış burada?
Adam önce bana bakıyor ve gülerek; "vallahi biz de geceden beri onu arıyoruz ama bulamadık!" diyor. Bilgilendirme tabelasını okuyorum ve son noktayı o koyuyor. Antik Tiyatro günümüze yetişememiş. Sadece iki parça taş kalmış ama o kadar taşın arasında onlar hangileri anlamak beceri ister. Taşlık arazide arkeolog edasıyla biraz gezindim ve fakat sonunda bölgedeki bütün taşların aslında binlerce yıl geçmişi olduğu düşüncesiyle aydınlanıp tepeden indim. Ya da sadece başıma güneş geçti. Velhasılı Antik Çağlar'dan günümüze kalmamış fakat varlığına derinden inandığımız bir Antik Tiyatrosu var Gölyazı'nın.

Gölyazı Tepeden Ulubat Gölü
2016
Gölyazı'ya tek giriş yolu olan köprüyü geçmeden hemen önce Ağlayan Çınar karşılıyor sizi bütün azametiyle. Haliyle bu heybetli ağaca pek bir hürmet oluyor. Efsaneye göre bir Türk genci ve bir Rum kızının kavuşamayışına ağlıyormuş bu koca ağaç. Efsanenin kahramanları Mehmet ve Eleni. Mübadele yıllarında göç yüzünden ayrılmak zorunda kalan bu iki gencin hikayesi çınara ismini vermiş. Devasa gövdesinin içinde siz deyin üç, ben diyeyim beş adam boyu derinliğinde bir kuyu, sol tarafa doğru uzayan bir de kolu olan bu ulu çınar, yeni teselli edilmiş, kim bilir belki de Eleni ve Mehmet kavuşmuş olacak ki, ben gittiğimde ağlamıyordu. Benden sonra ağlattılarsa da ben bilmiyorum.

Ağlayan Çınar
Gölyazı
2016
Gölyazı'da ara sokaklarda gezinirken evin birinden ellerinde bebek arabalarıyla evli bir çift çıktı ve onları geçirmek için kapıda beliren basma şalvarlı bir abla. İlk bakışta şehirden gelen misafirlerini yolcu eden bir köy sakini diye düşündüm fakat ablanın yanından geçerken bana "çayımız var, gözlememiz var, buyurmaz mısın?" deyiverdi. Meğerse ablamız evinin verandasını çay bahçesi yapmış, diğer ada sakinleri gibi turizme hizmet etmeye başlamış. Hem biraz soluklanmak hem de evin manzarasını merak ettiğimden hemen girdim içeri. Size çayınızı verdikten sonra eve giren, daha sonra çıkıp göl kenarında gözleme pişiren ablanın etrafta dolaşması sizi bir çay bahçesinden çok misafirlikte gibi hissettiriyor. Zaten çay da evde demlediğiniz gibi olunca oturun ve misafirliğin tadını çıkarın.

[Foto: Çay Evi]

Gölyazı'nın göle bakan evlerinin birçoğu aslında çay bahçesi zaten. Tek farkları bazısında tabela var bazısında yok. Menüler ve fiyatlar ortalama aynı. Samimiyet ve sıcaklık büyük oran da aynı. Neden kadınlar hizmet ediyor? Erkekler ne iş görüyor? diye soracak olursanız hemen feminist duygulara kapılmayın derim. Erkekler de boş durmuyor elbette. Ada etrafında tekne turları yapılıyor. Nasıl ki birçok ev çay bahçesi ise bir çok sokağın ucu da tekne turuna çıkıyor. Sabit fiyat uygulaması var herkes 15 TL yani ister bir kişi isterseniz 5 kişi binin toplamda verilecek ücret bu. Gölyazı'nın bu en çok tutulan turistik faaliyeti aynı zamanda adanın laneti de diyebiliriz. Sabah erken saatlerde başlayan tekne turları gün boyunca adada gürültülü motor sesine sebep oluyor. Tekneyle gezerken neyse de bir çay bahçesinde oturup çayınızı yudumlarken ne kuş sesi ne de ufak ufak kıyıya vuran su sesini duyabiliyorsunuz. İç sesinizden bahsetmiyorum bile. 

Tekne Turu
Gölyazı
2016
Gölyazı'da gezerken genç sevgili çiftin bir işletmeciye; "sahil yolu ne zaman açılır?" diye sorması üzerine işletmecinin; "şu an kapalı bir ay sonra gelin" demesiyle fark ettim sahil yolunun göl sularının altında olduğunu. Sahil yolunu bahar aylarında göl, yaz aylarında ise insanlar kullanıyor Gölyazı'da. Yani doğa istediği zaman kendisinden çalınanı geri alma hakkına sahip her zaman. 

Sular Altında Sahil Yolu
Gölyazı
2016
Gölyazı'da ağaç ve elektrik direkleri tepelerinde leylek yuvalarına rastlayacaksınız. Aslında sadece leylek değil aynı zamanda serçe gibi küçük kuşların da nasiplendiği yuvalar bunlar. Alt katları küçük kuşlar üst katları leylekler kullanıyor. Bu yuvayı gördüğümde aklıma hemen İstanbul'da aydınlatma direklerinin üzerine, avm'lerin cam önlerine kuşların konmaması için yerleştirilen dikensi nesneler geldi. Kendileriyle dünyayı paylaştığımız canlılarla dünyayı paylaşamıyor olmamıza üzüldüm açıkçası. Gölyazı ve Eskikaraağaç beldelerinde her yıl bahar aylarında Leylek Festivali düzenlendiğini öğrenince de leyleklerin neden yavrulamak için buraları tercih ettiğini de bir kez daha anladım. Sadece gölün hatırına değil aynı zamanda gördükleri saygıdan dolayı da olsa gerek.

Elektrik Direğinde Leylek Yuvası
Gölyazı
2016
Velhasılı Gölyazı, samimi insanları, ev sıcaklığında çay bahçeleri, doğal yaşama olan hürmeti, her yıl ziyarete gelen leylekleri, göle çıkan sokakları, ara sıra da olsa teselli bulan Ağlayan Çınarı, insanlar ve göl arasında el değiştiren sahil yolu, günümüze ulaşamamış Antik Tiyatrosu, bol gürültülü tekne turları ve geceleri susmak bilmeyen geveze kurbağalarıyla tam bir ada ülkesi.

İşte size Gölyazı'dan arta kalan birkaç kare daha fotoğraf.

Müessesemizin ikramıdır... :)

Göle Çıkan Sokaklar
Gölyazı
2016

Göle Çıkan Sokaklar
Gölyazı
2016

Kırlangıç Kuşu
Gölyazı
2016

Göl İçinde Zeytin Ağacı
Gölyazı
2016

Gölyazı Etrafında Tekne Turu
Gölyazı
2016

Yel Değirmeni
Gölyazı
2016

Geveze Kurbağa
Gölyazı
2016

Yorumlar